13.7.08

dipnotta.mp3

bak şimdi, aptalım ben. biteviye, kaçmak yok, son yok, mırıltılarla bölünmüş hoşnutluktan kıvranan uyku bölünmeleri de yok. aptallık bu, tarifle bükülecek demir değil. demir mi, hiç değil.

ünlü benzerim yok benim, kırpıp kırpıp dikelteceğim saçlarım da yok. az buz kendi çapında iç refahını sağlayacak psikolojik evrim müteşebbisi de değilim. borcum çok, sermayeyi yettirebileceğim iş odağının stabilizasyon çalışmalarını yürütecek kimsem de yok evet. böyle bir hayvanım ben.

hani açık açık "intihar mektubudur bu" diyebilecek kapasiteye de sahip değilim, biliyor musun. ki "kelimeler intihar" demişti dostlarımın biri vakt-i evvelinde. "kaç onlardan alabildiğine" falan. o bile okumayacak en nihayetinde, salataya yeşillik çokken karabiber kullanımını artırıcı feylesof etkileri bunlar. gerekli/gereksiz. içerde ama. yer etmiş, bak kanatmış şurayı.

apaçık bağıran insanların kulaklardan ıralandığı, kucakta ağlayanların suratına tükürüldüğü, kimselerin herkesi tekme tokat dövdüğü, susulunca nefretin sebep bulduğu zaman-mekan kıvrımları hakkındaki fantezimin final cümlelerini hunharca katledip de ardıma baktığında ishal mamulü olmaktan na bu kadar uzak boktan fazlasını görememek sadece fantezinin ütopya ortamına girmesine sebep olmakta, bu kadar. vallaha fazlası yok.

kedi aldım bir tane, sizlerden kedi olmasın, kendi halinde takılıyor hayvan. hani ilgi ister, mama al ulan, karnımdan sev beni. yok bunda. ya pezevenk erken alıştı halet-i ruhiye'ye; ya da delirip mart ayı kisvesinde kaçış planı yapmakta. her halükarda mart'a kadar yaşıyorum, metin olun.

önümüzdeki hafta, sevdiğim saydığım, fikirlerine bittiğim, playlistimin playlist olmasını engellemiş nadide grupların bir dizi konserine katılıyorum evet. opeth var, orphaned land var, dark tranquillity var. harvest, storm still rages, insanity's crescendo... arka arkaya söylenecek bunlar hep, bitmeyecek. yanımda birkaç organizma olacak, içimde na bu. hadi dinle dinleyebilirsen, nerede ki şimdi?

işte tam da böyle siktiriboktan bir rüyalar silsilesi muhteva eden bir kitabın kusturduğu cümleler bunlar. okuyanın aklına sıçayım. sabrını bu derece zorladığı için de kutluyorum kendisini, var olsun. var olsun ki, saçmalayanların kapsama alanına girebilen kişi sayısı artsın, ortam yeşersin, eziyet bitsin.

eda sen bu satırları okuyorsan şayet, her şeyi siktir et. vallaha, bak bu kadar açık konuştum. siktir et. bitti. havlar, havlar giderler diyesim varsa da, nah giderler. sen gitmenin en azından kaçabilmenin bir hal çaresini bul, bana da el at.

ulan neden gidin dendiğinde nankörlüğe vuranlar var. vuruyorsunuz diye gidin dedim ben, yanımdasınız diye değil. üç-beş tribi içerisinde olup da vade sınırsız içerime nüfus edenler! ben sizi kovmadım yeşil kafalar, kalın.

ama çok kalmayın.

dip not: bir daha yazı yazasım geldiğinde tuvalete gideceğim. yok test etmek için yazmıştım, isabet olmuş. durun lan gitmeyin, daha mezun olacağım.

dipnot 2: nah!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı