18.7.08

muhtemel onbir -bizimevdeulamavar-

evet sevgili arkadaşlar, değerli okuyucular,

öhöm, düşünüyoruz, eğleniyoruz, arada zevk aldığımız işler bunlar. işkence zamanlarımız da olmuyor değil. yayınımıza yurdumunzun küçük bir beldesinden katılan g.h. nefret ettiği ödevleri yaparken, dinlemekten nedense vazgeçmediği bir eseri 1200. kez dinlemekte. normalde sessiz, sakin bir o kadar atik olan deneğimiz x, bu türle konuya odaklanıyor, deşarj/reşarj oluyor, kendini buluyor. devam etsin.

peki neden müzik dinleyerek sinir hücrelerimiz rahatlatıp, beynimizi boşaltıyoruz? işin asıl ilginç tarafı, beslenebilir beyin, egonun zayıf bölgelerini müzik ile nasıl doldurup; içki mezesi yapıyor, ağlatabiliyor, hatıra zinciri yapıp anlık zihinsel yolculuklara çıkarıyor? irdeliyelim.

efenim, saygıdeğer humanoidler olarak, seslere son derece hakim olmakla beraber, kişisel tecrübe ve bilgilerimizden yola çıkarak, söz konusu sesleri yoğurabilme; duygu verebilme, annemizden tek gözyaşı ve sınırsız çemkirme alt yapısı kurarak mama, balon parası alabilmekteyiz. 3 yaşından itibaren, bilinçli olarak kullanabildiğimiz sesimiz; iddia ediyorum ki en önemli tepkilerimizin odağında yer almakta.

alt dalı olan müzik ise, genel olarak söz sanatları ile birleşip asıl vurucu niteliğine bürünmekte. kompozisyonun, müzik ve lirik ile tek vücut hale gelmesi ile bütünleşip esas doğruyu ortaya koyması; her bireye apayrı şeyler hissettirerek masif etkilere oldukça çeşitli yollardan ulaşabiliyor. her farklı bireyin eserle ilgili düşünceleri, kişinin genel zevklerine, genel-geçer hırboluklarına, tecrübelerine, yaşantıların şarkı ile olan bağlantısına vs. gibi iç-dış etkilerle değişebiliyor; hissettiklerinin şiddeti artıp azalabiliyor.

son zamanlarda, genel olarak tavsiyeler doğrultusunda dinlemeye başladığım birkaç grubun, diğerleri arasındaki yeri sadece tümdengelim gibi görünse de, zamansal ve genel geçer hırboluklarımın birer sonucu olduğunu görmem; aslında bu yazının iskeletini oluşturdu. birkaç zaman önce, dağınık-klasik, ne olsa dinlerimcilikten bi adım ötede, oldukça geniş, ama bulanık bir müzik tarzına sahiptim nitekim. ki o zamanlar müziğin sadece vakit geçirmek maksatlı ya da can sıkıntısı giderici niteliğinde olduğunu, sadece bu amaçla dinlenebileceğini düşünürdüm.

zaman geçtikçe, boş zaman arttıkça, ya bir şeyler daha manadar gelmeye başladı ya da bünyeler artık müziğe, artizme, adrenaline, duyguya, vs. müziğin verebileceği özgün şeylere doymamaya doğru yol aldı.

yolda yürürken, kulağındaki kulaklıkla dangalak dangalak(!) hareketler yapan, yer yer gözlerini kapatıp klip fantazisinde olduğunu düşündüğünüz gören biri görürseniz; benimdir, ya da takdir edeceğim biridir - öpüyorum kendisini buradan :* -

"ahaha, salaa bak lan" dediğinizi duyar gibiyim. evet, normal bişi değil, anormal de değil lakin. susayanın su içmesi, midesi bulananın kusması ve dahi ihtiyacı olanın sokakta yapması sadece. yok tabi, sokakta sıçmıyorum. istisnalar olmuyor değil.

neyse, müziğin, sevilen bir şeyin doya doya yaşanabilmesi gerektiği kastettiğim. çünkü müzik, gerektiğinde öfke ile "suratına sıçayım" dediğinizin sanal boşalmasıdır, sevdiğinizin yanınıza gelmesidir, sisteme küfürlerinizi riyakarca değil -tam suratına- çalabildiğiniz yerdir, aşktır, sevgidir, öfkedir, dalgadır, danstır. bana dangalak diyeni göbek atarken görürsen eğer, ağzına sıçma hakkına sonuna kadar sahibim, kırarım boynunu iblis.

bakın şimdi, tool dinleyelim beraber, açın playlistleri. açtınızsa, buyrun forty-six and 2. evet evet, açın. 02:31'e kadar gelelim beraber, en kasıntılarınızın bile surat ifadesini az biraz olası farkla görebiliyorum. progres'ten karnınızın sancıdığının, suratınızın kasıldığının, içinizde tarif edemediğiniz bir şeyin kıpırdadığının farkında olun. deneyin? bu şarkıyı (kendini verip de) surat ifadesi değişmeden dinleyen kimseyi görmedim henüz.

deneyin, opeth açın oradan, face of melinda'ya geçin. şarkı bitene kadar boşalmadan dinleyebilin bakalım. ihtimal yok. ya da opeth iğrenç bir gruptur size göre, saygım var.

demem o ki, devrin buluğ çağını çoktan ertelemiş olmasıyla beraber, düşünceler, duygular, anılar, kimlikler vs. değişiyor; progres devamlı yükselmiyor lakin. "rosetta stoned" da olduğu gibi iniyor, çıkıyor; yer yer öfke patlıyor, yer yer çöküşler aman vermiyor.

"holy fucking shit"

kişisel olarak, heyecan verici olduğu için, ivmenin tam merkezinde yer aldığı için, tatmin ettiği ve her gelecek phase'in nihayetinde göt olmak sonsuz hoşuma gittiği için progressive; öfke ve acının mükemmel birleşimi, gazın dik alası, enstrümental hayvanlık sebebiyle doom-death; progressive'in en yaratıcı alt dalı olan, atmosferin asla sıkmayacağı, duygu barındıran, zeki beyinlerin ürünü avantgarde dinliyorum.

ben buyum. siz de neden öyle iseniz g.h gibi ödev yaparken dahi "onu" dinliyorsunuz. kafa meselesi, kalp meselesi, para meselesi, kız meselesi, ders meselesi, mesele meselesi, hepsi arkadaştan önce müzikten yardım istenen şeyler.

inanın, farkında olmasanız da; erkek arkadaşınızdan ayrıldığınız ilk anda kafanızdaki playlist "melankoli basili.m3u" adlı listeyi, "repeat all", "shuffle on" şekilde çalmaya başlıyor. ki artık ilk klibiniz "böhü.mpg" oynuyor, oynuyor.

müzikle kalın.

1 yorum:

  1. kardeşim takdir ettim
    çok güzel bir açı yahu...ellerine sağlık
    müzikle kalalım

    YanıtlaSil

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı