29.8.08

Zamanın İçinden Geçen Bozuk Düşlerimi Kendim Karşılığında Gerçeklerle Değiş Tokuş Ettim III

Ölmedin değil mi daha?
Biliyordum...
Çünkü yalan söyledim.


Zaman seni bu kadar kolay bırakır mı sanıyorsun?
Ha demek tanıdın zamanı, bunu tahmin edebilecek kadar.

Neden yalan söyledim bilmek ister misin?
Kus istedim zamana.
Canın yanacaktı evet, ama zehri de kansız boşaltmak mümkün değil, bilirsin.
Kana susamıştı hem zaman. Seni bir süre rahat bırakması için gerekiyordu bu.

Rahatsın şimdi, değil mi?
Yine sorular var ama kafanda.
Konuşacakların olacak sonra.
Sonra da kusacakların...
Başladığın noktadasın.


Şaşırdın değil mi buna?
Büyüdün sandın.
Sandın ki değişecek bazı şeyler...
Zaman uğraşmayacak daha fazla seninle...
Değişim sorun olmayacak önünde...


Ne salakmışsın!
Zaman sonsuz ve sen onun içindeki bir noktadan farksızsın. Bu daha kaç kez tekrar edecek hesaplarsın herhalde.
Sonsuz olabilir mi?


Ne olursa olsun, o kadar yaşamayacağım nasılsa diyorsun, duyuyorum.
Nereden biliyorsun ki?
Nereden biliyorsun, ruhunun zamanda sıkışıp kalmayacağını?
Ya da boyut değiştirmediğini?

Öldürdü mü ki daha önce zaman seni?
Ha, demek çok acı çektin ama yenemedi seni zaman.
...
Niye mi kahkaha atıyorum?
Çünkü hâlâ safsın, zamanın oyununu göremeyecek kadar.
Seni öldürse kimi bulur acı çektirecek?
Kim salak ki senin kadar meydan okusun zamana?

Dokundu demek söylediklerim.
Peki, susuyorum ben.
Seni zamanla başbaşa bırakıyorum. Son sözüm ama

Sus ya da kus fark etmez. Öl yeter ki!
Öl ki yok olsun zaman.
Öl ki daha fazla canımız yanmasın!

Öl...
dü..
m.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı