9.11.09

Arpa boyu Otoyol

"And I'll smile and I'll learn to pretend and I'll never be open again and I'll have no more dreams to defend and I'll never be open again"

Neden şu şarkı sözleriyle giriş yaptım bilmiyorum, belki giriş yapamadığımdandır. Şu sıralar beynimde yankılanmaktalar… Dream Theater ı sevmesem bile. Bahanem ise “kevin moore’a saygım var abi ondan yani” ama külliyen yalan. Sevdim ulan işte şarkıyı ama dream theater ı hala sevmiyorum, Kevin Moore için valla abi…


Yine ben. Hoşbuldum. Neyse ki rutin Polat girişlerinden bir şey kaybetmemişim sanırım. Kuracak çok cümlem var bugün, ama yazmayı yeni öğrenmiş bir ilkokul çocuğu gibi hissediyorum. Nedendir bilmem? Boş geçen zamanlarımı telafi edebilecek kadar yetenekli değilim, neyse ki güneşe hala kızgınım belki bu yazmama yardımcı olan. Tanımlamaya çalışıyorum kesintileri ama olmuyor. Baksanıza bu yazıyı da “günlük” ten bir sayfaya çevirdim “Tanımlamaya çalışıyorum kesintileri ama olmuyor.” Ne demek? “bakkala gittim ama ekmek almaya takatim yok” gibi bir şey oldu bu. Çekilmez değil, belki sonuna kadar gitmezsiniz bile ama yine de içimdeki bu karalama isteğini yok edene kadar “kusmam” lazım.

Kusmam lazım, kusturmam lazım… koşmam ve midemin biraz daha bulanmasını sağlamam lazım. Bir soru yöneltiliyor o sırada “ne yapıyorsun” şeklinde. Her şey yarım kalıyor. Yolumu kesiyor ama farkındalığımı arttırıyor.
Bilmiyorum yine, binlerce soru var aklımda cevaplayamıyorum. Çok klasikleştim şu sıralar. Kamikaze, tepe taklak ya da 180 derece adı her neyse işte.. Bir dinlenme süreci gibi, fakat biraz agresif. Konuşmalar yarar sağlıyor bana, birazcık kötümserleşiyorum ve dökülüyorum. Ne kadar basit bir yapıymış. Biraz önce “tepe taklak” dedim de aklıma geldi, bunu geçenlerde öğrendim. Çok çok uzun bir zaman önce mahkumları ayaklarından asarak saatlerce bazen günlerce o şekilde bırakırlarmış. Hapisanelerden doğan bir terimdir “tepe taklak oldum” deyimi. Bir kişi aslında “tepe taklak oldum” derken neler anlatmaya çalıştığının farkında değildir, zaten bu yüzden tepetaklak olmuştur. Bu arada tepetaklak mı yoksa tepe taklak mı diye yazılıyor acaba? Alakalandırmadan bir daldan bir dala atlayabiliyor, örneğin ben tepe taklak oldum ama bu bilinen anlamında değil maalesef… Kanım çekiliyor gibi hissediyorum, birazcık olsa içinde bir şeyler bulundurmaya çalışan Darth Vader gibiyim. Onunla ilgili yazmıyorum aslında, ama onunla ilgili yazmayışımı etkiliyor maalesef. Lütfen, gerçekten onunla ilgili değil. Bu cümleler kanıt değil. Bir kasıt ya da itham içermeden… Kanım çekiliyor dedim ya hani 6,5 litre kanı binlerle çarpıp üzerine bir o kadar çiş ekleyin, işte öyle bir yakıcılık hissediyorum. Nedenini bilmiyorum, belki bu soyut bir yazı belki olmayanları yazıyorum, belki hikayeleştirmeye çalışıyorum belki de hikayeleştirmek istediğim başka bir yazının önsözünü okuyorsunuz? Ama anlamlandırmaya çalışmayın...

Bu bağlamda yürümeye çalışırsam birazcık daha ilerleyebilirim diye düşünerek kendimi saflığa bırakıyorum, bak şimdi aklında bir yiyecek tut, şimdi onu 4 böl ve dağıtmaya başla. Sistem seni şimdide bir distirbütör yapıyor, İşte gelmek istediğim nokta aslında bu, kendimizi “yaşayamadığımız” Peki öyleyse kimi yaşıyoruz? Bu kanıya nerden vardım ben? Şöyle; birisi gelip sana “şunu yap ve bunu izle” diyor, ve böyle büyüyorsun bu büyüme ile şekilleniyorsun, aslında başkasının dayattığı bir şekille yaşıyorsun. Evet sesini duyar gibiyim bunu zaten “kukla” yazısında söylemiştim, ama hala aklımı tırmalamakta. Asıl sorun ise aklımda olan tek şey bu değil. Daha fazlası da var. Şimdi ne olacak? sorusu, evet ne olacak?

Bunu çözemiyorum. Bir yerde durdum, teker durdu, motor durdu, benzin bitti ya da her ne sikimse ama durdu işte. Bu duruş sırasında biraz dinlendim ve aklımda yankılanan tek şey “Şimdi ne olacak?” Ne olacak çözemiyorum, anneme babama arkadaşlarıma dostlarıma bunu soramıyorum, nereye gideceğimi bilmiyorum nereye varacağımı da bilmiyorum. Sadece bu soru. Binlerce yıl aç kalmış bir tahta kurdununun milyonlarca ton ağırlıkta bir tahtayı kemirmeye başlaması gibi beynimi kemiriyor bu soru kafamı? İlk başta basit ve sadeydi, “neden kendi hayatını yaşamıyorsun” ya da “bu hayatı kendine yakıştırıyor musun” ya da en kısa ve net haliyle (uzatmalardan varılacak sonuç) “sen aslında annenin babanın ve çevrenin kuklasısın” ilk insanın kopyasısın. Bu kadar. Ya şimdi? Şimdi daha farklı sorular var ve bu sorular daha iğrenç, mide bulandırıcı, “Şimdi ne olacak?” Lütfen ama lütfen birisi çıkıp bana şimdi ne olacağı hakkında bir şey söylesin artık. Sesimi duyan var mı ? ?

Binlerce seçenek var önünüzde en popülerlerine bir bakalım.

- Şimdi ne olacak?
- Valla bilmiyorum abi bende sen gibi mallaştım
(Diğer bir seçeneği size sunmak için sahneye davet ediyorum.)


- Şimdi ne olacak?
- Kaldığın yerden devam edeceksin…
(İşte bu kabullenmiş olan bir kuklanın sarfettiği cümlelerden biridir.)


Başka bir seçenek
- Şimdi ne sikim olacak?
- Alayını kapatacaksın, biraz zaman ayır belki sorunu bulursun, bulamazsan Allah senin belanı versin, bulursan ne muradın varsa ayşeye,fatmaya,elife melife versin. Yine sana vermesin, irdeleme lan it! Biz düşünmüyor muyuz sanıyorsun.
(Bu bünye biraz sinirli bir bünyedir. )



Binlerce insan var binlerce seçenek var ama en popüler 3 cevap yukarda. Sorarsanız bir sikime yaramıyorlar. Evet küfürlü konuşuyorum, sanane?
Kazanımlar sunabilirim, ya da kaybedişler ama bir şeye varamıyacağım. Hep son soru gelecek karşına “şimdi ne olacak” bunun cevabını bilen yok okuyan çözen yok, resmedecek bir ressam yok ya da çok sevecek bir aşığı yok. Belki beste yapılabilir ama sadece MJK tarafından.

Bunu neden irdeledim? Neden sordum? Ben son noktaya mı vardım? Saç-ma-la-ma! Saçmalama! Ne son noktası? Asıl kötü olan şey “SON SORU”nun bir “son” olmaması, daha binlerce şey getirip yine sordurması. Beklide cevap budur.

- Şimdi ne olacak?
- Bu soru sana binlerce şey getirip başka şeyler yaşatacak ondan sonra yine bu soruyu soracaksın, belki son olur belki olmaz hiç denemedim, bilemiyeceğim.
- Haa doğru lan, haklısın sanırım…

Adama sormazlar mı ya “ondan sonra ne olacak” diye ?

Şimdi izninizle siktir olup uyumaya gidiyorum. Umarım kafanıza tecavüz eder bu sorular, uyuyamazsınızda biriniz bir cevap bulur öyle gelir. Dağılın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı