21.12.08

saçmalanmaz malak herif

saat tsi 5:00. yarın pazar. dünyanın benim ilgilendiğim her yerinde pazar bugün.

pazar napılır? tabii ki pazar kahvaltısı. kalkma saatinize göre öğle yemeği, bıranç, akşam yemeği, gece kalkması mide kazınması yemeği suffix’lerinden birini kullanabilirsiniz.

pazar günü, çok karamsar bir gündür. sabah kalkılır, yemek yenirken tv’deki western filminden sıkılınır, ödevler bittiğinden dışarı çıkmak için anneden izin istenir, anne vermez, akşama yıkan, hoop bizimkiler, akşam parliement sinema gecesi. aa batman. yat sabah 7de kalkacaksın. ama anne, ne anne yat çabuk. bitti gün. yarın pazartesi…

oysa ki öyle mi?

kalk, of şokella var negzel. sonra baba komikli, güzel ablalı bi program açar,zaten hiç ödev yapılmamıştır, akla dahi gelmez. “anne ben kaçtım.” “geç kalma” “ya lütfen anne, aa” akşam müzik dinle, hoop yatak, yatakta batman izle. bak burda yine bitiyo, çünkü yarın okul var. 7de kalkılıcak.

kötü olaylar insanın peşini hiçbir zaman bırakmıyor işte. makul olmayan makus(kelime oyunu yapmadan önce sözlüğe bak aks) talihimiz, gün geçiyor ki bir yerimizi belemesin, yırtmasın.

kafayı yemek, çok mütenasip bir deyimimizdir. kafayı yiyen adama, kafayı yemiş bu dememiz çok normal, çünkü adam her manada götürdü kelleyi. delirmiş. normal değil. o sebeple kafasını dişlerken gördüğümüz bireye “aa şuna bak kafayı yemiş” deyin, hassiktir lan diyip parmaklarını ısırırlar onlar. canlarım benim.

işte ben de öylesine kafayı yemek istiyorum. ama kendi kafamı değil. neden mi? işte bundan:

sallamatif ruhlu bir arkadaşım bi hikaye anlattı bana, yok aslında bana değil, biz bi gruptuk. ama şimdi yazının ivmesine göre bana anlatmış olması lazım. ya sallayın diğerlerini. ben vardı dünyada bi de o, oldu mu?

şimdi bu ufak, 6-7 yaşında. şu an da 21-22. bunların mahallede bi deli var. bunlar da dalga geçiyolar sürekli. çok evil insanlar. veletsiniz siz lan daha. dangalaklar. neyse. adama soruyor bizim felsefik anlamlandırgaç, “ağbi sen neden delisin?” oha dimağım acıdı. velet velet.

o da diyorki, “evlat, akıllı olup dünyanın kahrını çekiceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çeker. eheh pipini çaldım az evvel”

taam işte, anektod bu evet, biliyodunuz siz de. ama kleptoman beyinli hergele, kendi hikayesi gibi anlatmış ya, ben de ona “benim bi arkadaşım işte, boğaza maya çalmış. tutmamış. ya tutarsa?” diyecek oldum, o da “maya çalmak ne lan? may ne?” diye soracak olursa diye korktum. korkun böylelerinden.

işte ben bu hikayedeki felsefik adam olmak istiyorum. hani küçük onur’un acı günlerim dizisindeki gecelerin yargıcı isimli gerizekalı prodüksüyon ürünü omak istiyorum.

şu anki saçmalama ve saçmalandıktan sonra kafama dönen terlik sayısını eğrilediğim saçmalama feedback’i grafiğimden memnun değilim çünkü.

saçmalıyorum, sebep aranıyor.

ulan aramayın. yokum evde, sebep de yok. bi geliyorum “arama kaydı”, hem de bissürü. kayıp kayıp yara etmişsiniz.

ama ki, ben gecelerin yargıcı olsam, konuşsam, bi tane küçük ayşe, mehmet, hatice, nergis bulunur elbet. üç kız bir erkek ismi olması da tesadüf tamamen. inanmıyorsanız gidin haydar ve necmi. lütfen.

onlara hikayeler anlatsam. o küçük beyinlere acayip fikirler soksam. gitseler babalarıyla annelerini izleseler geceleri, ya da öğretmenlerine “hocam allah harbiden büyük mü lan?” diye sorsalar. necmi haydar’a yazsa, bunlar çıksalar ve de mutlu olsalar. sonra ben gündüzlerin yargıcı neslihan’la tanışsam çok sapık bi ilişkimiz olsa. birbirimizin burnunu karıştırsak falan.

çok mu zor be?

amelie oliyim ya da. diyim ki; “şu anda paris’te 15 kadın çığlık atarak orgazm oluyor, mıhımıhı” sonra gözleri görmeyen Briantine’i dolaştırıyım, “hacı peynir 15 milyon, oo ahmet’n karısı deli göt yapmış, o da nesi?” diye koşturarak metroya bırakıyım onu.

ben olmıyım ama ya. baksana bi boka yaramıyorum. aha işte, saçmalıyorum sebep arıyolar. aramayın. dışardayız.

benim en tabii ifade yöntemim bu. seviyorum ulan diyince neden diye soran insanlar var lan. manyak mıdırlar nedirler? saçmalarım ben, taramam, tarayamam.

sizleri başımdan geçen bir öyküyle sepetlemek istiyorum:

“ben bigün dolaşıyorum, bi laz geliyor. diyor ki, ‘naber?’ ben de diyorum ki, ‘lan keşke komik bişi diyerek gelseydin, anlatırdık fıkra olurdu. bi gün bi laz bi de fıransız diye.’’bana ‘pis yaftacı’ diyerek tükürüyor. “

sizi seviyorum. siz sorasınız diye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı