18.3.09

Uyanış

Uyandım...
Şöyle bir gerindim yatakta gözlerimi açtıktan sonra. Soğuğa söverek çıktım sonra yataktan. Üşüdüm... Musluktan akan suyu izledim önce contası mıdır, cıvatası mıdır ne boksa işte sanki lavabo deliğine damlamak istemezmiş gibi foşur foşur akışının nedenini düşündüm. Soğuk suyla yüzümü yıkamadan önceki cesaret toplama sahnesi işte.. Sonra süregelen tekdüze hayatımın en önemli demirbaşı olan okula yol aldım. Nedendir bilinmez üşümedim. Yine aynı şarkının içimde bas vuruşlarını bile hissederken "sokaklarda yanımda dolaşan yağmur" la ıslandım ve bu yüzden mutlu oldum. Derse girdim. Ninni niyetine hocanın sesinin tınısına kapılıp uyudum.
Uyandım...
Yorgundum... Yüzüme çıkmış kazağın kol lastiğinin izleri düzelsin diye yüzümü ovuşturdum. Etrafa baktım fonda aynı tını devam ederken insanları izzlemeye koyuldum. Durağan görünen sıradan hayatın mide bulandırıcı yüzlerini görmeye başladım. Tiksindim... Artık olağanlaşan bulantım yüzümü buruşturdu yine. Tekrar uyumak istedim. Başımı sıraya dayadım ama o lanet iç sesim içimi tırmaladı sonra. Beceremedim...
Uyandım...
Gördüğüme göreceğime, yaşadığıma pişman olduğum onca lanet anı zihnime doldu yine. Güzel tek bi anısı olmaz mı insanın? Var elbet ama onlara duyulan özlem pişmanlıklar kadar can yakıcı hep nedense. Sövdüm yine içimden önce kendime sonra hayatıma sonra... Sövdüm işte herşeye... Şükretmek, ibadet etmek gibi bi hal aldı zamanla bu da hayatımda. Yadırgamadım.
Uyandım...
Baktımki uyumak, rüya görmek daha güzel sessizce yol aldım kendi içimde yarattığım sahte dünyaya. Kimsenin etrafıma gülücükler dağıtırken farkedemediği sessizliğime, yalnızlığıma... Huzur buldum. Uyudum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı