23.12.09

BOK -tekmilibirden-

-melaba, söz konusu arkadaşla geçen yıl tanışmıştınız. toplayıp yeniden yayınlıyorum ben de. çünkü canım sıkılıyor ve hiç yazı yazasım yok.


perdeyi açın.-

***

bok. ders i

Sleep is too quiet,
dreams are too painful...


Hiçbir zamanın hiçbir detayındaki hiçbir şeyin çitlerinde kaybolmayan...

Bak şimdi, saçmalayan her sekansın bi de bitiş düzlüğü var ya, çok var daha oraya. sabır. hiçbi zaman göstermediğin kadar hayvanca hem de. bir sürü katışıksız lime lime sabır.


çok var diyorum aslında, daha göremiyorum ben de, çaktırma sakın. milyonlarca saniye var desem de yol aynı, bok, aynı. belki o özlemini çektiğin çiçekli finish de yok. olsun. sabret.

şimdi alçal, alçalabildiğine. ayak altlarını yala, kendilerinkini. toz toprağa boya dilini, o kadar. tokatla kendini, yok ol. daha hızlı gidersin sinirliyken. zaten yol uzak. koş, daha cabuk yorulursun. salak.

insanlarla tanış, eğil. onlara sevgi ver, ödün çal. iyi niyetlerini gaspetsinler izin ver sabrınca. sus. gülümse, böyle daha acımasızlar. sus.

tanrılar edin. inan onlara güven çok. sağ bacağın koparsa şükredeceksin. onlar da koruyacak seni. tetanoz olmayasın diye. merhametlerinden başın dönsün. şükredebilmek için damarlarını kes. ama emin ol etrafta en az üç tanrının olduğuna. yoksa düşmüş sayılırsın. az önce tanıştığın insanlar döver, uff olur ağzın burnun. şükredersin tekrar. görürlerse, "oley!"

yolda gördüğün her kültürel detayı benimse. türkü söyle, güneşe tap, kızların varsa onları diri diri gömme sözü ver, erkeklerini ava gönder. sus.

soldaki yolu seç. ama hep sorgula sağdaki yolu. hatta sağdaki daha iyi ben sana söyleyeyim. ama gitme oradan. hatta belirteyim, soldan gidersen öleceksin. solda git.

hayatın kaynağını bulduğunu söyleyen o adama inanma. yalancı. benim de öyle olduğumu söyleyecek. doğru söylüyor, inanma sen. sus. sabret. şükret.

söylediklerimin tek kelimesi doğru olmasa dahi bak. gör. muhtaciyetin mevcudiyetinden dahi fazlayken, kudretin dahi zihnindeki sorgulamalarının parçasıyken, bi şeyleri özlüyorken, terkedemiyorken, bağlıyken, bu kadar alçalmışken, sadece kölenin başkaldırısına benzer bana kafanı kaldırıp bakabilmen. yapabilirsen. sus.

bak. nesin? kimsin? kimin egosunun eylemlerisin? kimsin? nesin? boyunduruğun şefkatine alışmış bir babanın oğlusun. sus, yapabildiğince. konuşamazsın da. sus.

soldan devam et. ilk gördüğün uçurumdan atla. düşmezsin korkma. düşersen ölürsün çünkü. ölürsen uyanırsın.

uyanıp da bakarsan etrafına, tekil mezarlığında gördüklerin yanındakiler değil. gecenin bu saatine yenik düşüşünü kutlayan zehirler, egosu aç zehirler, kimliği teşhir edilemeyen zehirler, kendilerini yaratan zehirler, herşeyi yaratan zehirler, ve tek bir kalem;

sustukça büyüyor erdemli yanışın. uyudukça kendini besliyor alevleri. bir varlığım diyebilmenden cok uzakta, bir yerlerini fethediyor farkında bile değilsin! bağlılığınla kirletiyorsun benliğini. zehirlerinle sevişiyorsun, haz alıyorsun utanmadan. tecavüzlerine boyun eğiyorsun, alçalıyorsun sapık.

sus şimdi. sadece bağlan. sus. göremiyorsan ya göz kapakların fazla sana, ya da gözlerin.

unutmak geceleri olur.
tam da herşeye açıkken zihnin.
rüya,
kurtarıcın saydığın;
en büyük zehrin.

sus.

bok. ders ii

something passed by,
and i went into a dream...



çıkarım yapacağım hazır ol.

fazlalık olarak yanıma aldığım her boktan ayrıntıyla yüzleşecek 50 kelle getirdim. nefret ettiklerinden seçtim reşit dahi değilken. duygularının mantıksızlığını ölçeceğiz beraber.

saygıdeğer, ılımlı hoca sezonumun sonuna geldik. otoriterim artık, itaat et.

ne kendini eğitebilir, ne de ben olmadan tek kalem insan olabilirsin farkında ol. çıkarım yapacağım, hatırlıyorsan eğer. asla insan olma.

saçmalayabildiğine saçmala, keyfini çıkar. yanında tutabildiklerin en ufak götlüğünde silme uçacak insanlar, ne kadardır yanında olursa olsalar. merhaba, bye bye. aramızdan hoşgittin, bi bok bulamadık olacak.

sus yine, konuşsan da "ebeble" lerden ayıklamaz hiç kimse. ne kredin var ne de kimliğin. sus. dilsizlere acırlar. ama çokça kez sağırlarla karışıtırırlar, aç kulaklarını. dinleme. dinliyor gibi yap. anlamazsın zaten.

ne kisvesi altına girerlerse girsinler, nefret et. hayatının hiçbir alanında menfaatler dahilinde ilerleyebileceğin, annen dışında hiçbir yer, yardımcı olacak kimse olmayacak. herkes o kadar meşgul ki kendi anneleriyle. zaman büyüme zamanı, ufal. diz çök.

yüzleşme zamanu. istediğini yap. rahat ol.

bu ilk sevdiğin insan, kanından olmayan. öldü bak. gitti. ilk sevdiğin ilk ağlatan olacak mı? kapa çeneni de dinle.

bu ilk sevenin.. egonun ilk farkına vardığın ezik. peşinden onlarca vakit koşacağın, onurunu yerlere sereceğin, karşımdaki sen gibi onun karşısında da salya sümük ağlayabileceğin herhangi birinden cok daha ezik. ağla, vicdanını ez. ezil.

bu ilk terkedenin... şimdi vur nefretini yüzüne, saygı duyma. suratına sıç istersen. ama biliyorum sen, aptal olan, kendi bokunu onun bet suratından temizleyip yine öpmeye kalkarsın. doğrul.

bu ilk terkettiğin... ilk kez birini kanırtırcasına dövdüğün ezik. hala iğrenç. hala senin gibi. kendini terkediyorsun su an unutma ukala. kendine gel. senden tek farkı kontrolü coktan ucup gitmiş farkındalığı.

...

ve bunlar da sonların. 50 kellenin en aşikar, en aşina ifadeleri. içini kemiren her imgenin somut halleri. kork. irkil. içine dön. yaşattığın her bokun pejmürde haline bakıp şaşır şaşırabildiğine.

kendi bilgeliği ancak üç satır yazıyla anlatabilen biri olaiblmek kadar normal işte. sonsuz pencerenin eşiğinden girecek bi huzmesin sadece. nimetleri göremeyip azla kanaat eden karınca gibi. sus, gözütok akılsız.

50 kelleyi vermeyeceğim sana, kana kana istesen bile. gittiler bile coktan. bedenleri yatağının altına koydum. gidebilirsin...

kas kendini...
ulaşabildiğin kadar yüzeye çık.

sus.

bok. ders iii

falling, falling into infinity
this is, this is who i am...


son idmanın bu. ne anladın su ana kadar, neyi özümsedin, ders aldın mı... kim karar verecek buna? hiç bi sınava tabi tutmadım seni. inanmadım çünkü zerre kadar. bendensin, yerelsin, bağlısın, elbet düşeceksin. ve yaklaşacaksın ayak uçlarıma.

sonsuzluğun sarmaladığı her türlü olasılığı yakın tut birbirine. taraflarını birbirine olabildiğince uzak tut. anormalliğin normalliğindenmiş gibi görünsün. çemberinde bi adım sağa gel, soldan yürüt eşrafındakileri. sen senken, seni tanıyamadıklarını düşünsünler. boş ver...

bilme hiçbir zaman, bana karşı bile, bilme. bilmiyormuş gibi yap. aptal ol, ayak altı yala. arşivinde sakla, aptal ol. sus. başarırsan uçurumdan düşebilirsin, ölürsün şanslıysan.

söz verme, zaman verme, cesaret verme kimseye. alma da. bencilliğinle boğ, asla kimseyi şaşırtma. düş. düşeceğini bilseler de kurtulacaksın sansınlar. unutma; kurtulan sadece bedenin olacak. öyle bir düşeceksin ki, kurtulamayacaksın.

bu kadar, hepsi bu.

kimse bilmeyecek kim olduğunu, yanındakiler bile emin olacak onun sen olduğundan. sense bi bok parçası olabilmenin rahatlığıyla kendine eziyet edeceksin en fazla. sonra zaman geçecek, o asla güvenmiyeceğin zaman, bok yosun tutacak, ve küflenecek, ve yeşerecek, bakterilerin tanrısı olacaksın.

zaman, sadece çılgınlığını örtecek, cesaretini kefenleyecek, mantığını etikleştirecek jilet olacak. susacaksın.

o kadar büyüyeceksin işte o zaman. bok olmanın ne kadar büyük bi erdem olduğunu kimse anlamayacak bile. belki salak olacaksın, ezik, yalnız.

kendi boktan varlıklarını asla kavrayamayacak olanlar için, mantıklarının erdiği en uç nokta da olcaksın. sıçtıklarının anlamını bilemeyen her bedene ifrazat diye bakacaksın. işte tanrı onlardır.

egolarının sonucu sıçarlar. bağırsakları dolmuştur sıçarlar. çok yerler sıçarlar.

ta ki, sıçtıkları bok taşana kadar zevk mesel'idir. kötü kokarsın, rengin kötüdür, kimse yemek istemez...

renkleri kötü onların birbirlerine göre, siyahı var, beyazı, sarısı.

kötü kokarlar, sonra "parfüm" derler en büyük yalanlarını gizleyene.

ama hep yemek olmak isteyen yiyicilerdir onlar. aşağılıklarını yiyerek gizlerler. egoları yaratmayı emretmiştir. yiyiciler yenilmek ister. yiyen oldukca sen varsın sanırlar. boktan cikarimlar yaparlar.

asla susma kıymetlim, bak suratlarına. kus. susma ama.

alış herşeye, asla pes edilen olma, pes etme. uğraşma. susma.

egolarına acaba dedirtecek hiçbirşeyi sen de istemezsin biliyorum. buraya kadar gelebilmen bile, hala bana sabretmen bile, -ebilmen bile, o zavallılardan farkın olduğunu ispatlar.

artık ne oyun var ne de ders.

zil çaldı.

gidebilirsin. beni de ezerek. ayağının altında. yaşatarak. ezerek. giderek.

kendinsin sen. ezmelisin. öldürceksin.

zil çaldı.

üstüme bas.

bok. prolog

sus.

"kaçtım. kaçmakla iyi de yaptım sanırım. etrafta benden yalnız kimse yok gibi, ya da en cok yalnızlaşmaya musait. iyi oldu kaçtığım.

uzun zamandır gayet yolunda giden, tekdüze yanlışlıkların yönlerini değiştirmesinden midir, konuşamıyorum. susamıyorum da. hataların oranı arttı gibi ve kimseciklerin istenmeyecek herşeyini arzulamaya başladım.

eziliyorum, yol da yok pek görünürde. zayıfladığını farkediyorum zamanın, sürekli yükselmeyi hedefleyen bağımlılıklarımla bi yerine girmeye çalışıyorum çoğul fotoğrafların.

ki dayanamıyordum git gide. ihtiyacım artıyordu.

kendine kendine yetebildiğini düşündüğüm akli dengem, dengesizliğiyle yetkinsizliğime düşürüyordu, geriye evrilen bi boka dönmekteydim. birine ihtiyacım var.

ne emretmektir derdim, ne bağlamak. ne saçmalamalarıma eşlikçi bulmaktır, ne de ağlamak...

sadece birine ihtiyacım vardı. titremeye, susmaya, akıtılmaya.

görebildikçe azalan detaylarımın farkına varabilmek için ihtiyacım var şimdi. benden daha kötü durumdaki bi felaket tellaline belki.

kaçmakla iyi yapmışım, yanına. beraber düşmektir istediğim. üstünden geçebilecek kudreti duyabileceğim yerlerde yeniden doğmaktır.

iyi oldu kaçtığım.

dinle..."

bunları duydum ilk zayıf kulaklarımla, ki daha açsın şimdi. dinleme erkanına dahil değilsin bundan sonra.

Hiçbir zamanın hiçbir detayındaki hiçbir şeyin çitlerinde kaybolmayan...

Bak şimdi, saçmalayan her sekansın bi de bitiş düzlüğü var ya, çok var daha oraya. sabır. hiçbi zaman göstermediğin kadar hayvanca hem de. bir sürü katışıksız lime lime sabır.

çok var diyorum aslında, daha göremiyorum ben de, çaktırma sakın. milyonlarca saniye var desem de yol aynı, bok, aynı. belki o özlemini çektiğin çiçekli finish de yok. olsun. sabret...

"bitecek değil mi, uğraşlara değecek. uğraşacağız gerçekten ya da. oraya dokunabilecek miyiz kıymetlim?"

çok uğraşacağız, çok çalışacağız. ama bitmeyecek. sen biteceksin, boklar körelmeyecek. ama biz bileceğiz, giderek boklaştıklarını yüzlerine vursak dahi, sussak dahi, konuşacaklar.

"öyleyse neden?"

öyleyse son sorun bu, sus. itaat et. aslına hüküm buyurduğum şeyler adına sus.

dinle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı