2.6.12

dogmadan once burada curumeme izin verin


kendi kendime, her yalnız kaldığımda, kendimi birkaç kelimemden esirgemiyor oluşum, belki de beni bütün akıllı biri olmaktan alıkoyan yegane şey.

her cümleye ya "zaman" diyerek başlıyorum, ya da "hayat". ikisi de, diğer tarafımın anlam bütünlüğünü kuramadığı, hazmedemediğim kavramların en yalın halleri. tek kelimeyle, arkasından gelecek onlarca cümlenin haklarında tek göze dokunur gerçek cismedemeyeceği yalanların içini doldurabilmeye çalışmak, hazımsızlıklarımın en büyüğü. kontrolü elinde olamayan bir oyuncağın bazen seni eğlendirmesi, bazen üzmesi gibi her ikisi de.

zaman... en yükseklerden aşağıdakini kurtarmak için değil de, yukarıdan düşüşü kolaylaştırmak için uzanan, boğumsuz, kopuksuz, kaygan ve sert sicim...
hayat... en yükseklerin hatırasıyla, annenin karnından uyanıp da, yerçekiminin acımasızlığıyla son bulmaları hep erteleyen, konuklu ama hep yalnız. rüzgar ancak bu kadar uzun esebilirdi.

kimseyi sevmeyeceksin. seni hayata bağlayanlar, hep sana lütuflarıyla, salyalarını akıtarak inayetlerinin farkına varmanı isterler.

sonra, ölürler, giderler, kaybolurlar; ya da sen onlar için ölürsün, gidersin, kaybolursun. bunların olabilmesi için sahip oldukları tüm zamanı hiçe sayabilirler, inandıkları tüm kurşun tanrılara bunun için yakarabilirler.

kimseye güvenmeyeceksin. sonunda ölüm olan bir hayatı, asla bozunum dışında bir yoldan ilerlemeyen göreceli zaman dahilinde yaşıyorken, temsili tanrıların icabet etmeye tenezzül dahi etmediği, kimi oyuncuların türlü hilelerle kaleni ele geçirip, hanenin lordu olduğu gerçeği, seni her tecrübe ettiğinde tekrar tekrar şaşırtıyorken, bir daha, ve bir daha, ve bir daha aynı hataya düşmen, sadece iyiye ummaktır.

ve hayır, ummak sana zaman kaybettirir. kendini, kendin öldüreceksin. kimse kurtarmak için gönüllü değil. eğer yoksa birinin senden su isteği, eğer yoksa birinin senden altın isteği, eğer yoksa birinin senden nefes isteği, kafan boşluğa son kez düştüğünde, senin için orada kimse olmayacak. ama isteyeceksin. evet, bir daha isteyeceksin. hatalarımızdan en ufak dersleri alabilseydik eğer, sadece adem ve havva yaşayıp, dünyanın kapısına kilidi vurup, birbirlerini gözlerini oyarak öldürürlerdi.

yapmadılar.

hatalarının felaha kavuşturduğu kayıp kişiler, eğlence tanrılarının çekirdek çitletmeleri olmuştur. en sonunda, nihayet gülen, en başından beri sonsuz bir iç çekiş ve heyecan içinde, ölümlü kayıp kişinin kaybedeceği anı beklerler. kişi ne kadar şanslı olsa bile, son nefesi son gülen vermeyecektir.

***

buradayım.

yarım, belki yanlış, az eksik, biraz şişkin, ama tek parça, yalın, ama buradayım.

hayatta, güvendiğim, ardımı emanet ettiğim, uğruna kendime ait en ufak parçamı dahi hibe ettiğim, zamanımın telafi edilemez tanelerini emanet ettiğim herkese lanet olsun.

hiçbir hatamı hayra çeviremeden, geçmişimde silkelenip de boşluğa uğurladığım her saniyemde, düşündüklerim kaybettiklerimdi. her hatamın hoyratça ciğerlerimde çürümeye terkedilmesine sebep de aynı şeylerdi.

en başında annemin karnında nefesimi tutabilseydim eğer, ya da rahme düştüğümde istenmemiş olsaydım, vazgeçebilmiş olsalardı doğan potansiyel cesetten daha erken, daha hiç olabilirdim.

hayır başbakan.

başka cesetlerin varolmama hakkını, iğrenç ve samimiyetsiz, ama kendine göre hakkani fikirlerinle gaspedemezsin.

pes edene aman vermemek dininizce günah olmalı. oysa siz, pes edememeleri için dillerini kesiyorsunuz.

bunu yapmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı