5.1.09

non humanus

kaç gündür yazmıyorum. hastalığımdan (grip) mütevellit, yaklaşık 4 gündür dışarı çıkmadığımdan, ya da tamamen bronşlarıma ve diğer üst solunum yolları öğelerime odaklandığımdan düşünemiyorum sanırım. evet şu ana kadar bulduğum en dangalak bahane bu yazamamam konusunda, farkındayım. ama bi sonuca bağlanmalı.

***

daha önce defalarca arkadaş sohbetlerinde dile getirmişimdir, acının göreceliği/yansıması/karşılaştırılmasının beyhudeliği acıyı nitelendirmemizi imkansız kılar. herkesin "en'i" çok farklı oldukça, kişiliklerin damarları farklı yerde oldukça da böyle kalmaya devam edecek. sınırlandırmayalım.

hiç böbrek ağrısı çekmedim, hiç bir kemiğim kırılmadı, hiç kanser olmadım. ama şu an yaşadığım grip illetlerin en iğrenci benim için. burnum akıyor, burnumu temizledikçe beynim boşalıyor, öksürüyorum, kulağım tıkanıyor, gözüm yaşarıyor/kapanıyor. iğrenç kısacası.

bunu okuyan kişilerin arasında karnı ağrıyanlar da vardır elbet. çeşitli handikaplara maruz kalıyolar, gribimle dalga geçiyorlar, haliyle "o mu kötü benimki mi?" diyorlar; benim onlarla yaptığım gibi.

***

bol bol tv izlemeye çalıştım, ek$i'ye normalden fazla takıldım hastalığım boyunca. hiç dışarıya çıkmadım.

haberleri izledim, moralim bozuldu.

7 gencin ölümü...
gazze'de yaşanan katliam...
ebru gündeş'in yeni yıla sahnede yemek yiyerek girmesi...
serdar ortaç'ın ayağının sakatlanması, ama sanat(!) aşkıyla yine de sahneye çıkması...
esra erol'ün koca bulma arayışları...

***

7 genç, senin benim yaşımda.

senin benim zevklerimi paylaşıyolar.

yılbaşı, içiyorlar, kızlı erkekli yeni yılı karşılıyorlar. belki umurlarında dahi değil yeni yıl, sadece eğlenmek, arkadaşlarıyla, belki sevgilileriyle...

hangimiz yapmadık.

ben yaptım. tüm sevdiğim arkadaşlarımı ve olmayan sevgilimi bi araya getiremedim o gün belki, ama herkesin amaçladığı bu.

içeriz, eğleniriz, hadi olur sapıtırız.

öldü bunlar...

***

öldükten sonra çirkinleşti herkes. çıplaktılar dediler, içmişler, ot bulduk eroyin bulduk odalarında. sevişmişler...

size ne? ölümlerini haklı mı çıkarıyor bunlar? neden? siz öldüğünüzde zemzemle ıslatıp ağzınızı, namaz kılıyor mu olacaksınız?

aileleri ne düşündü merak ediyorum.

kimin umurunda olur bu, kim sorar "içmişler mi?" diye?

neyin meşrulaştırılması bu?

***

gazze şeridinden girdi israil ordusu.

şu an hava saldırısı azalmış, kara harekatı tüm hızıyla sürüyor.

insanlar ölüyor, insanlar ağlıyor, insanlar yas tutuyor, insanlar sakat kalıyor, insanlar onun bunun vaadettiği topraklar için şerefsizleşiyor, insanlar teknolojileriye insan öldürüyorlar.

açın tool'dan right in two'yu. hislerimi daha açık ifade edemem, anlatamam hislerimi.

***

"müslüman kardeşlerimizi kurtaralım! türkiye israil'e savaş açsın!!!"

bunu söyleyen hastalıklı beyinlerle, 7 gencin içtiği için öldüklerini iddia eden beyinler aynı vücudun demirbaşları.

kanı kanla durdurmak, ezen eli kesmek, hangi dinde var? islamiyet'te mi? güldürmeyin beni.

islamiyet bunu savunmaz, muhammed'in katıldığı savaşlarda gerekenden(!) fazlası öldürülmediğinden, esir alınmadığından dem vurulur hep. gerekenin muhasebesini de yaparlar.

ama söyleyin bana, israillilerin filistinlileri öldürmesinin; türklerin israillileri öldürmesi arasında ne fark var?

düşünün, 100 genç şehit oldu söz konusu operasyonda. ne için? "kanı durdurmak için." değil bu. ailelerin ağladığında akan kanları temizlemek için ne gerekiyor? madalya? şehadet mertebesi?

***

her dine, dini inanışa mantık çerçevesinde saygım sonsuz. özgürlükleri benlik ve mantık kıstaslarıyla kişiye göre belirlenmiş/inanılmış/tercih edilmiş dinlerin analizini yapabilecek kapasitesinde olduğuma inansam da, üçüncü kişilere bunu açamam, inandığı şeyi sorgulayıp cevaplarımı ona açamam.

ancak islam saygı ve hoşgörü dinidir. kolaylıklar dinidir. akla en yatkın dindir genelgeçer kuramlara göre.

ama ben bu saygı ve hoşgörüyü göremiyorum artık. diğerlerinin hayatını zorlaştırıyorlar, savundukları şeyler mantıksızlık eğrisini hep yukarı çekiyor.

***

refahyol hükümetinin kurulduğu zamanlar. 97 olması lazım. seçim sonuçları açıklandığında arabadaydık, eve gidiyorduk dayımlarla. "hadi ya," demiştim velet aklımla. "annem şimdi türban mı takıcak?"

şimdiki sahnenin de hiçbir farkı yok, ve ben yine o 10 yaşımdaki kafama bir de grip illetini ekledim. aynı sorun var.

***

ebru gündeş kilo almak için yemek yemiş sanırım, serdar ortaç da o gece kazanacağı paraları düşünüp sakat sakat çıkmış sahneye.

esra erol'un programında da yıldız tilbe vardı. şöyle bir diyalog geçti:

y.t: bık bık.
e. erol: e peki kocanla, ya da sevgilinle nasıl geçinirsin?
y.t: şimdi ben bişiy dicem, herkes amin der mi?

dedim herhalde, "allah bana koca bulsun" falan diycek. yok öyle değil.

y.t: allah, israillilerin belasını versin!
izleyiciler: amiiiin!
y.t: allah amerıkalıların belasını versin!
izl: amiiiin!
y.t: allahü ekber!

neye uğradığımı şaşırdım. kadın programlarını, yanlış oldu, kadınlarla alakadar programları uzun süredir izlemediğimden yanlış mı düşünmüştüm. hafife mi almıştım onları???

hayır....
iki dakika sonra...

şenay adlı koca arayan şahsın kucağına oturdu esra erol. orta anadolu ağzıyla, "koca bulursam onu mu alırsın? yoksa benim mi laen?" diye sordu.

densizlik, yapar.

şenay, "seni alırım tabi!" dedi.

***

aklınıza mükayyet olun. saygılı olun herkese. en üstün akıl kimseye ait değil, bana bile.

saygılarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı