19.10.09

Hihamo tabiğ!



Kafasındakilerin karşılıklarını bulamıyordu kadın, sanki bilmediği bir dilde, bilmediği sözcüklerle düşünüyordu beyni, ona meydan okurcasına.
Sanki o anlamasın diye deşifre edilmişti beyni, o ise onları kurcalamaya yelteniyordu haddi olmadığını fark etmesine rağmen.

Başka anlamlar yüklemeye çalıştı önce kelimelere kadın, daha doğrusu başka anlamları olduğunu varsaydı, kelimelerle anlamlarını değil de bambaşka şeyleri ifade etmeye çabaladı.
Önünde duran defter,
defter değildi belki,
kalemdi onun için.
Kelimelerin başka anlamlara geldiğini hayal etti.
Kendine kelimelerden yeni bir dünya yaratmak istedi.
Gerçek olmasını istediği bir dünya değil.
Sadece bir yerde,
sadece ona ait bir dünya olmasını istiyordu kelimelerden.
Anlamsız kelimeler yanyana gelmeliydi,
karanlık kelimeler. Kimse anlamamalıydı dünyasında ne olduğunu,
nelerin olup bittiğini.
Ona ait olması yeterli.
Sadece bir başlangıcı ya
da göremediği bir sonu ifade etse
de onun olması yeterli.

Bir adım sonra bir imge olacak beyninde,
kadın bunu bilmiyor henüz.
Bir göl, bataklık daha
doğru bir tabirle...
Karanlık çünkü her yer.
Su da karanlık.
Ve kenarda bitmiş sazlar da karanlık.
Siyah her yer.
Ama hiçbir karşıtlık olmayacak bu resimde.
Siyah-
beyaz değil resim,
siyah sadece.
Orada uzun elbisesiyle durmuş,
uzun saçlı bir kadın var.
Uzun saçları
kızıl. Resme renk katan tek öğe.
Kadın onun kendisi olduğunu
bilmeyecek, çünkü rüzgar söylemeyecek ona.
Kollarını açmış ve
gözleri kapalı.
Eğer açsaydı gözlerini,
yeşil olduklarını görecekti rüzgar ve ikinci bir renkten rahatsız olacaktı kulakları.
Çünkü kulaklarıyla algılıyor rüzgar.
Kadının nefes almadığını da kulaklarıyla duyumsuyor çok rahat.
Kadın burada değil çünkü,
o kafasındaki imgeyi düşünüyor.
O,
bu sonda değil de, başka bir
başlangıçta olmayı hayal ediyor.
Çünkü o alfa ve omega.
Çünkü o aslında bu imgedeki tek gerçeklik.
Çünkü o orada nefes almadan sonsuza kadar
yaşayacak.
Sonsuza kadar ayakta duracak ve gözlerini
hiç açamayacak.
Rüzgar esiyor çünkü.
Ama gözlerinin yeşil olduğunu hiç unutmayacak ve kızıl olduğunu saçlarının.
Çünkü
rüzgar
esiyor.
Gördüklerine de güvenmez zaten o. Gereği de yok bunun, rüzgar ona anlatır. Rüzgarın ondan sakladıkları olduğunu biliyor ama.
Rüzgar kendi yalnızlığını ona anlatmıyor mesela.
Kadın orada olmasına rağmen yalnız rüzgar.
Çünkü kadın
nefes almıyor.
Konuşmuyor.
Çünkü alfa ve omega o.
Çünkü o, Tanrı yaşadığı diyarlarda.

Ve iyi geceler diliyor o kadın bana.
Ben gözlerimi kapayıp uyuyacak olsam da, o uyuyamayacak gözleri kapalı olmasına rağmen.
Çünkü rüzgar esiyor ve hapsetti onu kendi imgesine.

p.s: yukarıdaki resim burada sütun oluşturulamadığından konmuş meğersem. idare edin.

p.s: ola da bu hihamo ne diye merak ediyorsanız... ya da öyle salladım falan diye düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. hihamo, almancadaki hi(lfsverb)ha(uptverb)mo(dalverb) kısaltması. sıralamayı akılda tutmak amacıyla genç nesillere fıstıkçışahap kolaylığı sağlamışlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı