8.12.09

Sarhoş Uyuması

sadece yazmış olmak için ya bütün nefes..
verdim ben.

***

her dakikan, her saniyen, başına gelen bin musibet, kimine dokundurabildiğin her saniye ki, çoğu olmalıydı zaten. kimseye verdiğin her zarar ve her fayda birilerine dara kattığın, hepsi ondan, hepsi hak.

bak, sadece hatmettiğin küfür, şükür, benlik, lütuf, inayet ve her türlü nedamet ki bizim ellerimizde nakşolunmuş; hepsi yolda, hepsi yok nihayetinde. ama biz öresiye, hepsi hazrolda sana nazır. martılar...



***

zaman geçiyor, geçmiyor diyen yalan. kancalı jilet eti deliyor bi şekilde. uyku geliyor. kanlı gözlerin kapandığı yere yatıveriyor uykusuz insan. gözüne çapak gibi konuyor tortusu kabusların. kucağı boş beklemelerin rüzgarını hep örten bir siper bulunuyor.

dikenli...

"disappear,
disappear,
vanish,
vanish,
into the air."

***

aklıma omnio düştü. 299,796 kmh'u açtım. lanet olsun. sarmalımen başa döndüğü her saniye, aynı hızla güneş'in üzerine çekilişim, ve eriyişimle doldurdum kendimi. doluydum, haznelerimi okşadım sadece.

özlemek kimine göre lüks, kimine gereksiz, kiminin sebebi nefes için, kiminin nefsinin hafızası...

benim için hafıza, fazlası değil.

***

we trembled into.

neden ulan?

the cradle of imagination.
and knowledge, is complete.
all our need is fulfilled.


neden ki?

***

nefes nefese kalıyorum, daralıyor yer yer. yetmiyor. sarfedeceğim/sarfettiğim enerjinin fazlalığından çok, yetmeyeceğini düşündüğüm her soluk boğazıma vuruyor, zorla kovuyorum. yenisi kaçarcasına saklanıyor içime, ötekini çıkartamadan.

zaman dar.

zamana yalvardım. ona yalvardım.

iyi geçinsinler, birbirlerini üzmesinler diye. onlar anlaşamadan ben geleceğime bakamazdım. ellerimi ellerine salamazdım. üçyıldız, rastlantıya gülümseyip parlamaz. parlamalıydı, şansa bırakamazdım.

parlamıyorsa şimdi, şanssızlıktan? ya da, hmm beceriksizlik?

zaman yok. olmadı daha doğrusu. zaman hiçbir şeye yetmedi, ki hala anlatamadım bile, zaman yetmedi. hükmedemedim.

ki ondan, kaybettiğime hükümsüzdür diye bağırıyorum.

hayat :/

***

this eyes,

anlatılmamış gibi, yaşanmamış değil, sanki olanlardan haberim olmamış, biri anlatana dek de olmayacak gibi. tam da öyle işte. biri gitmiş, memnuniyetsizliği başvermiş, biri yedirememiş, amaben daha duymamışım. duyacağım anı düşünmedim, tepki, zaman vs.

duymadım ama.

let me be,
suck me empty with your hunger,

leave me be
bring me love
love

***

j'espere...


***

her reddediliş hayalinde bir diğer "ya ama şöyleyse?" umudumu sikip atıyorum. sonra nefesim daralıyor.

j'espere,
j'espere...


***

i bleed for your lust and hunger.

***

shame on this bliss, never mentioned its divinity in its own pages, created over this years. those were lying plates, covered with blood. the waves had clashed, before it has said nothing was certain.

shame on this lie, then. shame on this.

you may swallow all my precious lies.
you may stay, or you may follow me
further down.




***

neyse ne.

yarı'mı dilime doladım, birlik'imi arıyorum.

neyse.

let me be, or just leave it.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı