7.2.10

Etrafınızdaki sesleri dinleyin

Uzun zamandır bu anı bekliyorum. En son gönderimin üzerinden 2 ay dan uzun bir süre geçmiş. 9.11.2009
Bu duyguyu hissetme çabası yaşadığımda oldu, bu duyguyu bastırma isteğide oldu. Etrafımdaki sesleri dinlemeye çalışırken buluyurorum kendimi. Bunu okuyan arkadaşım, eğer sende birazcık tesir gösterebildiysem bunu seninde yapmanı istiyorum. Sadece dur ve etrafındaki sesleri dinle, ama öyle basit bir şekilde değil. Sobanın yoğun bir şekilde yanarken çıkardığı sesi, ritmi dinle. Televizyondan çıkan sesi dinle, dışarda geçen arabaların kaç saniye arayla geçtiğine dikkat et... Bu seni bir zaman diliminin dışına çıkaracaktır. Her neyse. Anlatmak istediğim bir şey yok yine. Sadece paylaşmak istedim bunu. Kafamı kurcalayan o kadar çok soru varken uzun zamandır bunu yaptığımı hissettiğim için böyle söyledim. Resmen beynim boşaldı, boşalıyor. Salak salak şeyler düşünmekten kendimi alamıyorum, kelimeleri irdelemeye başlıyorum. Aslında "ne anlatmak istedi" değil de aslında "aslen ne anlama geliyor" şeklinde cümleler artmaya başladı. Kasılmalar yaşadıktan sonra belli şeyleri iyice idrak edebiliyordum. Üstelik karnımdaki bu sancının sebebini hala aklıma getirememişken.


Sıkıcı binlerce cümle kurabilirdim, belkide öyle yapıyorum. Dışarı çıktığım zaman çiftler görüyorum, özelliklere çiftlere kılım, sevmiyorum onları. Belki kıskançlık belki boş olmaktan kaynaklı bir şey. Belki kıskançlık. Yok yok boş olmaktan, ama kıskançlık daha ağır basıyor. Boş kıskançlık ayrı bir dava. İletişimlerini kontrol ediyorum insanların, hepsinin kendilerini anlatış şekli farklı ama çoğu çizgileri bir oluyor. Konuşurken kullandıkları hareketler, ses tonları çok farklı fakat varmak istedikleri nokta aynı olabiliyor. Örneğin birisi ses tonunu yükseltim üste çıkarak birisini kandırabiliyor, ama diğeri dostça yaklaşıp insanın kanına girip dolandırabiliyor. Ha unutmadan sıkılıyorum. Her şeyden sıkılıyorum, hepsinden sıkılıyorum, hepsini sevdiğimi söylesemde sıkılıyorum. "Bu aralar böyle, idare edeceksiniz" diyorum farkedenlere. Fazla dağıtmadan geri dönüyorum, sıkılmanında ötesinde bir de tatminsizlik var, bazen dönüp "ulan tekrar ergenlik çağına mı dönüyorum amına koyiyim" dediğim oluyor. Hatta oluyor demiyelim, şimdi bunu yazarken oldu. Belki alakası yok, zaten mantık dışı bir şeyden bahsediyoruz. Üstelik sigaram bana ihanet ediyor ulan. Eski sigaramı içerken artık boğazım iyice ağrıyor, başka sigarada içemiyorum. (bu parantezlerden içindeki sese söylüyorum "e bırak o zaman" cümlesini geri al) Başka sigaralar denedim, fakat fayda etmedi. Okan bayülgeni izlerken bu yazıyı yazmam ın garip olması gibi, etrafımda teknolojiden nefret edip cebinde son model telefonları taşıyan insanları düşünüyordum. Çağdaş bir köle olmanın basit adımlarını anlamayıp bireysel dürtülerimizin peşinden koştuğumuzu ve şu ana kadar hiç birini başaramadığımızı, başarabilsek bile bunların önünde kendi koyduğumuz binlerce engeli düşünüyorum (ki bu hepsinden ironik)

Karıncaların kanını düşünüyorum, arada bir cinsel dürtülerle sapık sapık düşüncelere dalıyorum. Hatta bi yerde okuduğuma göre bu hala bir ayağımın gerçekliğe bastığını gösteriyor. Yani insancıl dürtülerden uzaklaşmamaktan bahsediyorum. Üstelik şu anda bu yazınında bu denli uzamasına ayrı tilt oldum. (bkz: tilt olmak)

Karnımdaki şu aptal sancının nedeni saf "bok" olabilir. Katılıyorum, ama düzenli olarak sıçarım bunuda belirtmek istiyorum.

Sürekli bir şey belirmekten bahsediyorum. Bunu istiyorum. Bunu da belirteyim.

Şu saate kadar burda durup şu kelimeleri de yazdığım için "ne yapıyorum" ben sorusunu sorup kendime bin defa cevap vermekten de sıkıldığımı hissediyorum.
unutamadan şunuda söyleyeyim Dexter lütfen uzun bir ara vermesin ve yeni sezon hemen başlasın. Başlamazsa gidip dexter ı öldürürüm, o derece.

Şu anda okuduğunuz satırı yazmadan önce yukarı çıkıp baktımda bahsetmek istediğim şeyden bahsetmemişim ve konuyu iyice dağıtmışım. Etrafınızdaki sesleri dinleyin, lütfen. Tencerede fokurdayan su sesini, telefonun titreşirken çıkardığı sesi, başkasının yazdığı bir şeyler sayesinde klavyeden çıkan sesi. Odadaki ışık kaynağı, ampul, floransa, tasarruflu bilmemnenin çıkardığı sesi, odaya bir hırsızmış gibi giren ve tekrar çıkmak isteyen, kelebek, güve, sinek gibi yaratıkların cama çarparken çıkardığı sesi, Çamaşır makinasının çıldırırmışcasına içindeki elbiseleri, kıyafetleri kurutmasını, yolda yürürken bir refleks olarak ellerinizin bi öne bi arkaya gidip gelmesi sonucu montunuzdan çıkan gıcır,gucur ve fışır! sesi hatta ve hatta etrafta konuşan insanları AYNI ANDA dinleyin. Bunu küçüklüğümden beri yaparım, ama bu aralar daha çok yapıyorum ve çok garip hissetiriyor. Lütfen yapın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı