15.6.10

Veryansınlardayım.

o kadar bezgin bir ruh halindeyim ki, planladığım girişi yapmak için gereken tek şey olan, en son postun tarihine bakmaya bile üşenirken, durumun dingilliği bile sıradan geliyor. pfs.

bissürü ay oldu en nihayetinde. arada yazdım, ama kendime kaldı çokça. çük kadar telefonun ekranını çize çize yazı yazılmıyor. yazmaya kalksan ayak parmaklarını burnuna sokmakla beraber, zıplayarak kafanı duvara vurur beynini patlatırsın. ayakları o derece yükseltmeye üşendiğimden dolayı pek başarılı olamadım. yoksa, ohoo. neler yazıcaktım olm.

neyse.

olm ben yazmıyorum diye yazmıyosunuz. aklıma gelen tek bahane bu. küstünüz, ya da triplerdesiniz. belki de hiç benimsememiştiniz. di mi lan öyle oldu. "blogu açan adam bile açmıyo mınakoyim, bağane la" di mi durum. doğru söyleyin lan, neden yetimi tekmeliyosunuz.

ha eda?
ha polat?
ha sen, gözlüklü olan?

örfümüzde ananemizde yok bunlar. tamamen batısal böyle bir uzaklaşmalar, kadir kıymet tanımamazlık durumlarından ibaret di mi...

oysa ki, biz teyzelerimizden, dayılarımızdan böyle görmedik. onlar babasız kalmış veletleri toparlayan, onlara bakan, sevgi zerk edip pembe parklarda koşturanlar değiller midir? yazık.

şaka bi yana, hayat koşulları ve bilimum üşengeçlikler sonucu; imkansızlıkların getirdiği çeşitli dingility durumlarından dolağyısıylan yazamadım. telefonum blogu bile açmıyor öyle diyeyim ben size. pc ye geçicem de yazı yazıcam, okuycam, yorum yapıcam; inanın anasının mı kadar zor.

ama siz yazın lan. rss leri okurum, facebook'tan şettiririm. bi de bakmışsınız, aranızdayım.

şu siteden tek geirim iki satır akıl sağlığı. sizin de öyledir diye umuyorum.

kimseyi, hiçbir şeyden mahrum bırakmayın.

sizi seven haydar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı