18.11.11

Ben kısmen deli olabilirim. ama kısmen.

doğduğum gün, aşağı yukarı böyle bir gündü. soğuk, sislerden yansıyan soluk sokak lambalarıyla bembeyaz olmuş bir gökyüzü. havadaki yanık bulut kokusu, genzimi yakmıştı. buz gibi elleri vücudumda, beyaz elbiseli adamdan korkup ağlamaya başladığımda saat 10:21 di, gece.

hastanede iki kişiydik. ben ve annem. annem bitkindi. ben de.

delirdiğim gün, hava çok sıcaktı. ellerimi çok net hatırlıyorum. yine iki taneydiler. kollarımdan uzanan iki tane kuklacı. başka işe yaramazlardı. kapı açamazdım. sigara yakamazdım. parmaklarımı sevmiyordum. sevememiştim bir türlü. insanların elleri, parmaklarıyla barışıktı her zaman. benimkiler kendi aralarında bile çatışıyorlardı sürekli. kulaklarımı seviyordum. kolumun etli kısmını ısıtıp, kulağıma dayıyordum kışın. doğumgünümde kulağıma ekmek basmıştım. sıcacık.

o gün yapmadım. çünkü hava sıcaktı.

***

sabah kalkıp alarmı kurmuştum. erken kalkmıştım aslında. hep kurmayı unuttuğumdan, ertesi sabah için, zembereğini tam 19 tur çevirmiştim. yeterli olacaktı. sabah erkekliğimi tuvalette dindirdim, aynaya baktığımda gözlerimden yarısının açılamadığını farkettim. kafamı suya soktum, elimi yumruk yapıp gözlerimin yarısını açılabilir hale getirdim. çapaklarımdan kurtulduğum için mutluydum. tıraş olmam gerekliydi. ellerimle anlaşma yaptık. ben onları kullanacaktım, onlar da istedikleri elleri tutacaklardı. adildi.

tıraş oldum, sakince ellerimi aşağı indirip duvara yaslandım. susamıştım. beynimde saatler çalıyordu. işe geç kalıyordum. sigaramı kül tablasında söndürüp, kül tablasını çöp poşetine boşalttım. çöp poşedini güzelce bağlayıp akşam okuduğum gazeteyi de içine atmaya çalışırken poşeti yırttım. sıralamayı karıştırmıştım. yeni bir çöp poşeti alıp önceki çöp poşedini ve gazeteyi çöpe atıp ağzını az öncekinden biraz daha az güzelce bağlayıp sırtlandım. hazırdım. işe gidebilirdim. telefonum çaldı. ekranda muhterem bey yazıyordu. arayan muhterem bey'di. patronum. fotoğrafı çıkmasa farketmezdim. açmadım.

evden çıktım. hava çok sıcaktı. elimdeki poşedi kedileri kovup çöp konteynırına doğru salladım, isabet etmemişti. kediler kaçtı. sonra geri geldiler. 3 dakika sonra. attığım çöpte yemek bulma umuduyla birbirlerinden sakınarak ürkekçe gelmişlerdi. bulamadılar. emin olmak için herbiri 2 şer dakika çöpleri kurcaladı. hiçbirinin bulmadığından emin olduktan sonra cebimden dilimlenmiş fıstıklı salam çıkarttım tam 17 adet. her birine 4 er tane düşecekti. birine 5. hepsini tek tek isimleriyle çağırdım. 1. ye 4 salam verdim. hepsini yemişti. ama hala bekliyordu, geri kalanları farketmişti. 2. ye 5 salam verdim. 1. kıskançlıkla 2. ye baktı. 3. 4. ve 5. heyecanla beklemeye koyuldular. onlara 4er tane kaldığını öğrendiklerinde kavgaya başladılar. hiçbiri haksız değildi. ben de değildim aslında. ama bu ağlamama engel olamazdı.

muhterem bey sürekli arıyordu. başparmağım kırmızı tuşa basıyordu hemen arkasından. istemiyordu konuşmamı. mantıklıydı.

hava çok sıcaktı.

***

bir an aklım gitti. neden metrobüs durağında olduğumu, insanların neden bana baktıklarını anlayamıyordum. üzerimi yokladım. normaldi. pipim ve göğüs kıllarım görünmüyordu bu kez. göründüğü olmuştu. o zamanki hastane çok soğuktu. sevmemiştim, çabuk çıktım.

merakla bakan insanlara merakla baktım. gözlerimiz konuşuyordu. ama gözlerimiz birbirinin dilinden anlamıyordu. az kelime dağarcığımla "nasıl?" dediklerini anladım sadece, ben de "ne nasıl?" diye cevap verdim. ama kelimeler gözlerimizin arasındayken yere düşüyorlardı.

metrobüse nasıl bindiğimi de hatırlamıyorum ondan sonra. burası soğuk. bana yardımcı olabilecek hiçbir şey yok.

***

babam annemi sevdiğinde tarih 12 aralık 1972'ydi. bundan 15 sene sonra bugün adile naşit ölmüştü. ben doğduğumda yaşıyordu. kısa boyluydu. pörtlek gözleri vardı. zili vardı. müznir özkul kocasıydı. evliydiler ama kimse bilmiyordu. o zamanki ev sahiplerimizi onlara benzetirdim. annem ayıp derdi.

babam annemi ilk gördüğünde tarih 2 temmuz 1972'ydi. babamlar halamgillerle denize gitmişlerdi. annemler de dedemlerin yazlığındalardı zaten. babam annemi gördü. konuştular. ama o zaman sevmemişti hiç. bundan 5 ay 10 gün sonra sevdi. bundan 2 yıl 5 ay 14 gün sonra da ben doğdum. eğer 6 gün önce doğsaydım, babamın annemi sevdiğinin 2. yıldönümünde doğmuş olacaktım. ama hata benim değildi. doğduğum gün hava çok soğuktu. ağlamıştım.

kardeşim yoktu. aslında vardı. bana söylemeseler de, daha doğrusu öteki türlü anlatsalar da, ben öldürmüştüm onu. yok etmiştim. o doğduğunda ben 5 yaşındaydım. evin prensiydim. tek kelime konuşamama rağmen ağzımın içine bakıyorlardı. ellerimle kalem tutamasam da sürekli oyuncak alıyorlardı. o doğduktan sonra, konuşabildiği haline dayanamayacağımı farkedip, yatağındayken yüzüstü çevirmiştim. tarih, 11 ağustos 1979'du. sabah kalktığımda annem ağlıyordu. babam beni halamgillere yollamıştı. orada radyo dinledik, sonra adamlar geldi. yanında babam vardı. sonra beni götürdüler eve. evdeki beşiği atmışlardı. sonra bu olay hiç konuşulmadı. ben de anlatmadım kimseye.

o gün hava çok sıcaktı. onu çok net hatırlıyorum.

***

uyandığımda iki kişilik penceresiz bir odadaydım. üstümde çok yoktu ama kan vardı. hiçbir yerim acımıyordu. ama hiçbir yerimi hissetmiyordum da. ellerime baktım, boyunlarından yatağa bağlanmışlardı. "ah," dedim. "lan hadi ama yaa." aynı yerdeydim. bu hastaneyi sevmiyordum. bence çok flu bi yerdi burası. sürekli ilaç veriyorlardı. hap verdikleri zaman kusabiliyordum. ama bazen iğne vuruyorlardı. o zaman kusamıyordum. daha doğrusu kusunca iyi olamıyordum. ama ellerim beni dinliyordu o zaman. durun dediğimde duruyorlardı.

sayısız kere uyudum uyandım. rüya görmedim. tarihler gözümde rakamlara dönüyorlardı. renklerin tadı ekşiydi. kedilere salam vermiştim. muhterem bey adlı patronum aramıştı. telefonum yanımda yok. çalmış olmalılar. insanlar çok açgözlü.

tuvaletim vardı. yaparsam onlar temizlemeliydi. cezalandırmak için üzerime yaptım. sıcaktı. hoşuma gitti. kafamı çevirebildiğim kadar çevirip yastıksız yatağa bastırdım. kalp atışımı duyabiliyordum. çok yavaştı. uyumuşum.

yanıma birkaç kişi geldi. en uzunu 144 saniye yanımda durup gitti.

sakallarım uzamıştı 9. gün. iyi ki işe gitmek zorunda değilim. ellerim anlaşmanın suya düştüğünden korkup bana kızdılar. haklılardı. çünkü anlaşma suya düşmüştü.

***

uyandım. gazete okudum. adam öldürmüştüm. kaçarken durakta bir kadını daha öldürmüşüm. bir sürü bir sürü şey. "soğuk kanlı katil" yazıyordu. yalancı gazeteciler. ben soğuk sevmem. kışın doğdum ben. soğuk sevmiyorum. alarmımı kurup uyudum. salamlı sandviç yaptım. sigara içtim. uyandım. gazete okudum. uyudum.

1 yorum:

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı

Buraya Kadar İnebilenlerin Kahvaltısı